Otto Kernberg, psikanalitik kuramın en önemli isimlerinden biridir ve haset kavramını oldukça derinlemesine ele alır. Haset, Kernberg'e göre, bireyin kendisini diğerlerine karşı kıyaslama eğiliminden doğan, karmaşık ve derin bir duygudur. Bu duygu genellikle yetersizlik, öfke ve hatta düşmanlıkla iç içe geçer ve kişisel gelişim ile ilişkilerde belirgin şekilde etkili olabilir.
Kernberg’e Göre Hasetin Temelleri
Kernberg, haseti özellikle narsistik kişilik bozuklukları çerçevesinde ele alır. Ona göre, haset, narsisistik bireylerde oldukça baskın bir duygudur çünkü bu bireyler, kendilerinde eksik gördükleri her türlü nitelikte diğer insanları kendilerine tehdit olarak algılarlar. Haset, burada kendilerini “yetersiz” hissetmelerine ve başkalarının sahip oldukları şeylere karşı kin duymalarına yol açar.
Hasetin kökenini inceleyen Kernberg, bu duygunun çocukluk dönemindeki bağlanma ve gelişim süreçleriyle ilişkilendirilebileceğini öne sürer. Özellikle çocukluk döneminde yaşanan terk edilme, ihmal veya şiddet gibi olumsuz deneyimler, bireyde bir yetersizlik duygusu yaratabilir. Bu yetersizlik hissi, ilerleyen yaşamda haset duygusunu tetikleyerek, kişinin başkalarının sahip olduklarına yönelik bir öfke ve değersizlik hissetmesine neden olabilir.
Haset ve Psikolojik Savunma Mekanizmaları
Kernberg’e göre, hasetle başa çıkmada psikolojik savunma mekanizmaları önemli bir rol oynar. Örneğin, narsisistik bireyler genellikle “idealizasyon ve değersizleştirme” gibi savunma mekanizmalarına başvururlar. Bu bireyler, çevrelerindeki insanları ya aşırı derecede yücelterek ya da değersizleştirerek, haset duygusunu bastırmaya çalışırlar. Haset, yüceltilen kişiyle kendi yetersizlikleri arasındaki kıyaslamadan doğar ve kişi, bu hisle baş edemediğinde karşısındaki kişiyi değersizleştirerek rahatlama bulur.
Örneğin, iş yerinde bir çalışan, başarılı bir meslektaşına haset duyabilir. Bu durum, kişinin kendisini değersiz hissetmesine neden olur. Haset duyan birey, bu duygusuyla yüzleşmek yerine, meslektaşını küçük görme veya başarısını küçümseme yoluna gidebilir. Böylece, hem kendi içsel çatışmalarını hafifletmiş olur hem de başkalarını değersizleştirerek kendisini bir nebze rahatlatır.
Hasetin İlişkilerdeki Etkisi
Haset, ilişkilerde büyük bir engel oluşturabilir ve Kernberg’e göre, uzun vadede hem bireysel hem de ilişkisel sağlık üzerinde olumsuz etkiler yaratır. Haset duygusu, bireyin başkalarına karşı düşmanca veya kıskanç hisler beslemesine yol açabilir. Bu duygular, yakın ilişkilerde ortaya çıktığında, partnerler arasında güvensizlik ve mesafeye neden olabilir. Özellikle narsistik eğilimlere sahip bireylerde, partnerlerine veya arkadaşlarına karşı derin bir öfke ve hayal kırıklığı hissiyle birlikte haset gelişebilir.
Kernberg, bu durumu açıklarken, hasetin “sevgi dolu bir bağı” zayıflattığını belirtir. Sevgi ve bağlanma, hasetin ve diğer negatif duyguların yoğunluğu arttıkça zedelenir. Haset duyan kişi, sevdiği birine karşı bile düşmanca bir tutum sergileyebilir. Bu durumda, kişi, sevdiği insanı aslında kendine bir tehdit olarak algılar ve bu nedenle ilişkilerde güvenin, paylaşımın ve yakınlığın zedelenmesine yol açar.
Hasetle Baş Etmek
Kernberg, hasetle başa çıkmanın, bireyin kendi öz değeri üzerinde çalışması ile mümkün olduğunu öne sürer. Haset genellikle bir "eksiklik" hissinden kaynaklandığından, bireylerin kendi yeterliliklerini ve güçlü yönlerini tanımaları önemlidir. Ayrıca, bireyin başkalarıyla kıyaslama yapmadan, kendi potansiyelini gerçekleştirmeye odaklanması da haset duygusunu hafifletebilir.
Psikoterapi, hasetle baş etme sürecinde bireylere derin içgörüler kazandırabilir. Terapide bireyler, kendilerini diğerleriyle kıyaslamadan, kendi içsel kaynaklarına yönelerek özgüvenlerini geliştirebilirler. Özellikle Kernberg’in nesne ilişkileri kuramı çerçevesinde yapılan terapi, bireylerin çocukluktan gelen yetersizlik ve terk edilme gibi duygusal yükleri anlamalarına yardımcı olabilir. Bu, kişinin kendiyle barışmasını sağlar ve başkalarına karşı hissettiği haset duygusunu dönüştürmesine yardımcı olur.
Comments